Kâne yuhibbül halvâ vel'asel.) Mübârek, hurmayı ve balı severlermiş. Bunu sevmeleri, sıhhate en çok yararlı şey bal olduğundan, balın ustası da arı olduğundan... Arının balı yapması, Allah-ü Teâlâ'nın ona gizliden verdiği bir ilimledir. Var mıdır bugün bir sanatkar ki, o karanlık yerde o hendeseyi hiç bozmadan yapabilsin de, onun içini de en güzel leziz balla doldurabilsin?.. Bu Allah-ü Teâlâ'nın ilham ettiği yâni --vahiy diyor ya-- vahyettiği bir şeydir. Vahyin nevileri var... Peygamber'e vahyediyordu, bizim irşadımız için. Arıya da vahyi, o balı yapabilmenin esbabını ona öğretmiş... Arı kimden öğrenecek onu, hocası kim arının?.. Biz mektebe gitmeden bir şey öğrenemiyoruz. Fakat o ne mektep görüyor, ne medrese görüyor ama, en güzel tatlıyı da o yapıyor. Bir çok dertlere devâ, hastalara şifâ baldır. Onun için balı yemekten hiç kaçınmayınız. Elhamdülillah, o da memleketimizde boldur. Arının bir iğnesi var ya, iğnesinde bile şifa var... Onun iğnesi romatizmalıları sokunca, onların romatizmalarını da dindiriyor. esad cosan
Peygamber SAS, sofra kalkarken: (Elhamdülillâhi hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Elhamdü lillâhillezî kefânâ va evânâ gayra mükeffiyyin ve lâ mekfûrin ve lâ müveddain ve lâ müstağnin anhü rabbenâ.)